YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ’NDE ”SPORDA ZORAKİ EVLİLİK” SEMİNERİ
Yakın Doğu Üniversitesi’nde düzenlenen “Sporda Zoraki Evlilik” seminerinde, adadaki sporun toplumsal ve siyasi boyutları ele alındı.
Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü tarafından düzenlenen “Sporda Zoraki Evlilik” semineri, Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği (KTSYD) Asbaşkanı Uzm. Ahmet Özyaşar’ın katılımı ile gerçekleştirildi.
Yakın Doğu Üniversitesi Turizm Fakültesi Pembe Salon’da yoğun bir katılımla düzenlenen seminerde; Ahmet Özyaşar’ın kaleme aldığı ve Osmanlı’dan günümüze Kıbrıs Türk Toplumunda spor siyaset ilişkisinin konu edildiği “Sporda Zoraki Evlilik” isimli kitabı ele alındı. Ahmet Özyaşar, kitabın içeriğiyle ilgili etkinliğe katılanlara bilgiler aktarırken, seminerde adadaki sporun toplumsal yapısı ve siyasetin spora olan etkisi üzerine önemli noktalara dikkat çekildi.
Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği Başkanı Necati Özsoy ve Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özsoy’un katıldığı etkinlikte Yakın Doğu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehtap Tiryakioğlu, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Ulaş Yavuz, Dekan Yardımcısı ve Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nazım Serkan Burgul, Antrenörlük Eğitimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Erdağ, Rekreasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hakan Atamtürk ve öğretim üyeleri ile birçok öğrenci yer aldı. Soru cevap bölümüyle son bulan seminerde, Necati Özsoy ve Ahmet Özyaşar’a teşekkür belgesi takdim edildi.
“Devletin çerçevesi belli bir spor politikası olmalı!”
Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği Başkanı Necati Özsoy, seminerde yaptığı konuşmada, ülkedeki spor politikalarının belirgin bir çerçeveye oturtulması gerektiğini vurguladı. “Devletin artık ve çerçevesi belli bir spor politikası olmalı.” diyen Özsoy, sporun daha sistemli ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gerektiğini ifade etti. Özsoy, gençlerin spora teşvik edilmesi ve spor altyapısının geliştirilmesi gibi amaçlarla Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yeniden faaliyete geçmesini umduğunu belirtti. Son olarak Özsoy, böyle bir bakanlığın sporun tüm dallarını kapsayan, uzun vadeli bir strateji oluşturulmasına katkı sağlayacağını düşündüğünü sözlerine ekledi.
KKTC’nin spor tarihindeki dönüşüm sürecinde ve günümüzde ‘siyasetin spora etkisini’ örneklerle irdeleyen Ahmet Özyaşar, sunumunda Kıbrıs Türk Sporunun siyaset içinde hangi aşamalardan geçtiğini anlattı. Özyaşar, konuşmasına başlarken: “Bu adada spor hiçbir zaman sadece spor olarak kalmadı, futbol da asla yalnızca futbol olmadı. Spor, futbol ve kulüpler, her zaman siyasi olaylar ve örgütlenmeler için bir araç haline getirildi.” ifadelerini kullandı.
Sporun, özellikle de futbolun sadece bir spor dalı olarak kalmayıp siyasetle iç içe geçerek toplumsal alanlarda önemli bir rol oynadığına değinen Özyaşar, bu zorunlu ilişkiyi tarihsel süreçteki örneklerle ele alarak, sporun siyasi amaçlar için nasıl kullanıldığını ve bu iki alanın birbirini nasıl etkilediğini belirtti. “Sporda Zoraki Evlilik” isminin de spor ve siyasetin Kıbrıs Türk toplumundaki birbirine zorunlu ve sıkı ilişkisini simgelediğini ifade eden Özyaşar: “Bir evlilik düşünün ki karı-koca birbirini sevmiyor ama birbirine muhtaçtırlar diye de ayrılamıyorlar. Kulüplerimiz ve spor dallarımız geçmişten günümüze siyasete bağlı. O kadar ilginç bir yapıya sahibiz ki birbirimizden nefret ediyoruz ama aynı zamanda birbirimizden besleniyoruz.” dedi.
Kıbrıs Türk tarihinde gelişen siyasi olaylar ve örgütlenmelerin spor üzerinden nasıl şekillendiğin kaydeden Özyaşar, sunumunda özetle şu ifadelere yer verdi: “Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) 1950’li yıllarda spor kulüplerini örgütlenme merkezleri haline getirdiğini örnekleriyle gördük. Döneminin Lefkoşa Serdarı, TMT’nin en güçlü adamlarından Çetinkaya’nın efsanevi başkanı Kemal Şemiler’in ‘Kulübün ve birer TMT mensubu olan futbolcularının sevk ve idaresinin daha iyi olması gerekçesiyle, kapatılması, futbolcularının ise, Çetinkaya Kulübü bünyesine alınmasına’ karar verilmesini gördük. Zihni Kalmaz gibi futbolcuların siyasi görüşleri nedeniyle yaşadıkları sorunlar, ‘Galliga’ lakaplı sporcunun neredeyse ‘vatan haini’ ilan edilmesi, spor-siyaset ilişkisini net bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca, birçok kötü örnekte olduğu gibi milliyetçi duyguların futbola nasıl entegre edilmeye çalışıldığını gösterirken, sporun barış ve dostluk mesajları verme potansiyelini de gözler önüne seriyor.” dedi.